Üst üste kırdığı rekorlar dolayısıyla kendisine "Dinamo" lakabı takılan Halil Mutlu, Türk halterini değerlendirdi.

Mutlu, olimpiyatların başlangıcından itibaren halterin olimpik bir branş olduğunu hatırlattı.

"Türk halterine rahmetli Naim Süleymanoğlu ağabey ile birlikte bizim de katkımız oldu. Öncesinde de Türkiye'de halter vardı ancak olimpik furyayı başlatan Naim ağabeydir. Biz de onun yolunda ilerlemek için gayret ettik. Naim Süleymanoğlu sadece Türkiye'de değil, dünyada halterin sevilmesini sağladı ve belli bir noktaya getirdi. Cumhuriyetin 100 yıllık tarihinde halter olarak güzel hizmet ettik. Tabii nice 100 yıllar boyunca da halterin lokomotif branş olarak Türk sporunda yer almasını isteriz."

Mutlu, Naim Süleymanoğlu'nun 1986'da, kendisinin ise 1990'da Bulgaristan'ın Türklere uyguladığı zulümlerden kaçarak Türkiye'ye iltica ettiğini anımsattı.

"1990 yılında şu anda bulunduğumuz bu salona geldim ve sonra Türk sporuna hizmet etmeye başladım. Naim ağabey ile ben ilk kez birlikte 1992'de Barselona Olimpiyatları'na gittik, orada beşinci oldum, orada Naim ağabey ise ikinci kez olimpiyat şampiyonu olmuştu. 1996 Atlanta Olimpiyatları'nda ilk kez olimpiyat şampiyonu oldum. Atlanta'da Naim ağabey de ben de birinci olduk. Akabinde 2000 Sidney Olimpiyatları'nda olimpiyat şampiyonu oldum, orada Naim ağabeyin de dördüncü kez olimpiyat şampiyonu olmasını istedik ama olmadı. 2004'te Atina Olimpiyatları'nda da olimpiyat birincisi oldum, Atina'da Taner Sağır ve Nurcan Taylan da birinci oldular."

Mutlu, Dünya şampiyonalarındaki dereceleri için konuştu.

"Benim büyükler kategorisinde 27 dünya rekorum, 5 dünya şampiyonluğum var. Bunun yanında gençlerde de başarılarımız var ama gençler ve yıldızlar kategorisi olimpiyat yolunda bir basamaktır. Ülkemizi temsil anlamında işimizi en iyi şekilde yapmaya çalıştık."

Fotoğraf: DepoPhotos arşiv

Türk halteri 2004 Atina Olimpiyatları'na damga vurdu

Mutlu, Türkiye'nin Atina 2004'e halter adına aşılamayacak bir damga vurduğunu aktardı.

"2004 Atina'da ben, Taner Sağır, Nurcan Taylan ve Sedat Artuç madalya aldık, daha sonra gecikmeli de olsa Reyhan Arabacıoğlu altın madalya aldı. Türk halteri adına en başarılı olimpiyatlar tabii ki 2004 Atina, orada ülke olarak Reyhan'ın madalyası hariç 8 madalya kazanmıştık, bunun 4'ünün halterden gelmesi çok iyiydi. Naim ağabey sadece halterin değil, Türk sporunun da önünü açanlardandır. 1988 Olimpiyatları'na kadar ülkemiz 28 yıl olimpiyatlarda altın madalya alamamıştı, Naim ağabey ile birlikte o ateş tekrar alevlendi. Böylelikle tekrar güreş eski günlerine dönmeye başladı, yanına tekvandocu, judocu ve boksçu kardeşlerimiz de katıldı. Önemli olan o ateşi çevirebilmekti, 2004'e kadar biz harlata harlata geldik ama daha sonrasına baktığınız zaman çok çabuk söndü."

Mutlu, dışarıdan sporcu kaynağına ağırlık verilmesinin hata olduğunu belirtti.

"Daniyar İsmayilov da bunlardan birisi, bu diğer branşlar için de geçerli, tabii ki yetenekli bize katma değer katacak sporcuların gelmesinden yanayız ama maalesef bu katma değerleri alamadık. Öz evlatlarımıza biraz daha fazla zaman tanımamız lazım çünkü spor ve başarı zamana dayalı bir şeydir, ekonomiye dayalı değildir."

Fotoğraf: DepoPhotos arşiv

"Her gelenin halterci olamayacağını çocuklarımıza anlatmamız lazım"

Mutlu, Türk halterinde tekrar Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlular gibi çifte olimpiyat şampiyonluklarının nasıl kazanılacağına ilişkin konuştu.

"Bu kapıdan her gelenin halterci olamayacağını çocuklarımıza anlatmamız lazım. Sayı üzerinden spora hizmet etmektense yetenek ve değerli sporcular bularak onları haltere kazandırmak daha doğru. Sporcu seçerken daha seçici olmak lazım. Sporcuları eğitirken aynı şekilde hocalarımızı da eğitmek, her gelenden ziyade aradaki yeteneklerin kaybolmaması lazım ve gençlerimize zaman tanımak gerekiyor."

Fotoğraf: DepoPhotos arşiv

Mutlu, alt yaş kategorilerinde gelen madalyaların büyükler kategorisinde başarıya yol açmadığını anlattı.

"Biz ilk önce yarışmacı yetiştiriyoruz, sonra sporcu yetiştiriyoruz. Bunun sıralamasını değiştirmek lazım. İlk önce sporcu yetiştirmek nedir; o branşı sevdirmek, en iyi şekilde tekniklerini öğretmek ve daha sonra yarışmacı yetiştirmek. Daha bismillah salona giren her çocuğumuzu neredeyse bir ay içerisinde yarışmaya gönderiyoruz, bu diğer branşlar için de geçerli. Yeni antrenör olmuş bir kardeşimize altı ay sonra senin takımın nerede diye hesap soruyoruz. Yıldızlarda çok madalya alıyoruz ama gençlere gelince, büyüklere gidince düşüyor."

Fotoğraf: DepoPhotos arşiv

Mutlu, devletin sağladığı desteklerin doğru kullanılması gerektiğini de vurguladı.

"Cumhuriyetimizin daha nice 100 yılları boyunca devletin verdiği destekler halterde en iyi şekilde temsil edilmelidir. Kaynakların doğru kişilerin elinde doğru yerde kullanılması gerekir. Bütün gençlerimizin spor yapmasını isterim, Avrupa'da çocuklar eğitim döneminde günde 4 saat antrenman yaparken bizim çocuklarımız günde 2 saat antrenman yapıyor. Eğitime ve spora eşit zaman ayıramazsanız başarılı olamazsınız."